23 Haziran 2008 Pazartesi

Şair H. Mustafa Tomaç’ın Ardından…

M.NİHAT MALKOÇ

Ölüm bir güzel insanı daha aramızdan ayırdı. 21 Haziran 2008 tarihinde Trabzon’un önemli söz üstatlarından biri olan Hüsnü Mustafa Tomaç’ı kaybettik. Mustafa Tomaç Ağabeyin 1934 senesinde Trabzon’un Beştaş(Kanliga) köyünde başlayan hayat yolculuğu 21 Haziran 2008 tarihinde son buldu. O da her nefis gibi ölümü tattı. Bizler de günü gelince ölümü tadacağız. Ne mutlu bu dünyadan hoş bir seda bırakarak göç edenlere…

74 yıllık hayatına pek çok güzellik sığdıran Tomaç, Trabzon’un sevilen simalarından biriydi. Trabzon Gazipaşa İlkokulu’ndan sonra Trabzon Sanat Enstitüsü’nü ve 1965’te de Tekniker Okulu’nu bitirmişti. 1952-53 yıllarında TBMM inşaatlarında, 1955’te Trabzon’da Karayolları 10. Bölge Müdürlüğü’nde çalışmıştı. 1958’de askerlik görevini Erzurum’da yedek subay olarak yapmıştı. 1959 yılında Sağlık Müdürlüğü bünyesinde memur olarak çeşitli görevlerde bulunmuştu. 1968’de Zonguldak Bayındırlık Müdürlüğü’nde, 1970’de KTÜ Fen Heyeti Müdürlüğü’nde kontrolörlük yapmıştı. 1972 yılında Trabzon Bayındırlık Müdürlüğü’ne naklen geçmişti. Bu kurumda uzun yıllar inşaat kontrolörlüğü görevini yapmış, 1981 yılında emekli olmuştu. O, 27 yıldan beri kendi halinde bir emeklilik hayatı sürdürüyordu. Gündüzleri bağ bahçe işleriyle uğraşıyor, geceleri de şiirle meşgul oluyordu.

Ebediyete uğurladığımız Hüsnü Mustafa Tomaç’ı yıllardan beri tanırım. Girdiği ortamlarda farkı fark edilirdi. Ağırbaşlı, beyefendi bir kişilik sahibiydi. Az ve yerinde konuşan bir insandı. Malayani sözlerden kaçınırdı. Sohbetinden zevk alınırdı. Hüsnü Mustafa Tomaç, şiirlerini 1950’li yıllardan itibaren yazmaya başladı. Yani ilk şiirini kaleme aldığında 16 yaşında bir delikanlıydı. O günden, son nefesini verdiği 2008’li yıllara kadar 58 yıl boyunca her fırsatta şiirler yazdı. Bu süre içerisinde “Rüzgârı Yükselen Ses, Bir Güneşten Bir Güneşe, Cudi mi - Ararat (Ağrı) mı, Kapaksız Kitap” adlı kitaplara imza attı.

Mustafa Ağabey’in elimizdeki son kitabı “Kapaksız Kitap” adını taşıyor. 146 şiiri iki kapak arasına alan bu kitaptaki şiirler hecenin en güzel örnekleri olarak arz-ı endam ediyorlar. Hayat tecrübelerini mısralara döken Tomaç’ın bu son kitabında didaktik unsurlar ağır basmaktadır. Bu kitaptaki şiirlerde övgüden yergiye kadar yediden yetmişe her mevzu ustaca işleniyor. O, şiire geniş bir açıdan bakmıştır. Onun şiirlerinde toplumsal hiciv ağırlıktadır. Tomaç, yerli kültürün bütün motiflerini şiirlerinde nakış nakış işliyor. Onun şiire ve şairliğine dair görüşlerini kendi ifadelerinden öğreniyoruz. Şiire ve şairliğine dair şunları söylüyor:

“Ahlak sınırlarını zorlamadan, insanlar arasındaki ilişkilerden doğan şiirsel tavırları açık ifadelerle, fakat doğru ve dobra olarak dile getirdim. Bunu yaparken; öğretici ve eğitici olduğum kadar, yerici de oldum. Bazen bir ayet, bir hadis, bir atasözü ve bir deyim şiirime tema oldu. Kendime özgü bir üslupla her türlü şiiri denedim. Heceye ağırlık vererek rubai, muhammes, beyit tarzlarına yer verdiğim gibi serbest şiiri de işledim. Buna ilave olarak lirik ahengiyle monolog-diyalog şekillerle şiirlerimi biçimlendirmeyi ihmal etmedim.”

Tomaç’ın ölümü Trabzon için önemli bir kayıptır. Onun gibi beyefendi, sevgi dolu ve hoşgörülü insan pek azdır. O bu güzel hasletleriyle anılacaktır. O, eşinin ölümünden sonra iyice hassaslaşmış, yalnızlığını içine gömmüştü. O şimdi belli ki eşinin yanında pek mutludur.

İnsanlar doğar, büyür ve ölürler. Mühim olan çok yaşamak değil, doğru yaşamaktır. Mustafa Tomaç Ağabey inanan bir insandı. Onun içindir ki ölümden korkmuyordu. Hak dostlarının gözüyle bakıyordu ölüm hadisesine. Mevlana ölümü düğün gecesi olarak görüyordu. Tomaç da ölümü dosta kavuşma olarak tanımlıyordu. Bunu aşağıdaki dörtlükte açıkça görebiliriz. Sözlerimi bu dörtlükle bitirirken kendisine Allah’tan rahmet diliyorum:

“Hayat bahçesinde güldü
Açtı, soldu ve döküldü
Âlem sandı Tomaç öldü
Bilmezler aslına döndü.”

Hiç yorum yok: