18 Aralık 2007 Salı

Kurban Hayvan Katliamı mı?

M.NİHAT MALKOÇ

Müslümanların dini vecibelerinden birisidir gücü yetenlerin kurban kesmesi… Her yıl gerçekleştirilen bu kulluk eylemi, kulu Allah’a yaklaştırır. Sözlükte yaklaşmak, Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban, dinî bir terim olarak, ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Gücü yeten her müminin kurban kesmesi gerekir. Kurban kesmek, zengine Hanefi’de vacip, diğer üç mezhepte sünnettir. Sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın zirvesi olan kurban malî ibadetlerden biridir. Gücü yetmeyenin böyle bir vazifesi yoktur.

Bazı kesimler hadlerini aşıp kurban ibadetini hayvan katliamı olarak görmekte, onun yerine fakirlere sadaka vermeyi önermektedirler. Konuyu ayrıntılı incelemeye geçmeden evvel belirtelim ki böyle bir şey mümkün değildir. Zira kurbanın temsilî bir anlamı vardır. Üstelik kurban kesmek katliam falan da değildir; islamın beş şartından biridir. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim kurbana değinmiş ve onunla ilgili şu hükümleri getirmiştir:

“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık…” (Hacc 22/34)

“Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de, istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik… Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir.” (Hacc 22/36–37)

Kurban kesmek, akıllı, buluğ çağına ermiş, dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve misafir olmayan Müslüman’ın yerine getireceği malî bir ibadettir. Temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 20 miskal (80.18 gr.) altın veya bunun değerinde para veya eşyaya sahip olan kişi dinen zengindir; dolayısıyla Allah’ın kendisine bahşetmiş olduğu nimetlere şükran ifadesi ve Allah yolunda fedakârlığın nişanesi olarak kurban kesmelidir.

Kurban konusunda ciddi çelişki ve yanılgılarımız vardır. Çoğu insan kurbanı keser kesmez buzdolabına doldurmaktadır. Oysa kestiğimiz kurbanlarla ihtiyaç sahiplerini sevindirmek ve onlara senede bir kez olsa da et yeme imkânı sağlamak gerekir. Hz. Peygamber, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, birinin de evde bırakılmasını tavsiye etmiştir. Ailenin durumuna göre etin tamamı da evde bırakılabilir. Ancak, toplumda muhtaçların arttığı bu dönemde kurban etinin çoğunun, hatta tamamının dağıtılması uygun olur. Fakat bizler kasaptan et almış gibi ne varsa kendimiz için kullanıyoruz; kâr, zarar ve kilo hesabı yapıyoruz. Böylelikle kurbanlarımız gayesinden uzak düşüyor. Kurban etinin fakirlere dağıtılması bu bayramı fakirler nezdinde bayram kılacaktır.

Kurban ibadetini saptıranların ve onu hayvan katliamı olarak niteleyenlerin art niyetli oldukları aşikârdır. Bu ibadet yeni icat edilmedi ki… Yeryüzünde1400 yıldan beri kurban kesiliyor. Kurban kesmek, Müslümanlıktan önce diğer Hak dinlerde de vardı. Yahudilerin de, Hıristiyanların da Peygamber olarak kabul ettikleri atamız Hz. İbrahim(a.s)’ın sünnetidir kurban… Hz. İbrahim, oğlunu kesmeyip, bir koçu kestiği için, bu sünnet asırlardan beri devam etmektedir. Bizler biraz da o günün hatırasına kesiyoruz kurbanlarımızı.

Kurbanı bir hayvan katliamı olarak niteleyenler acaba diğer günlerde kasapların kestikleri hayvanları görmüyorlar mı? Hayvanlar sadece kurban bayramında mı kesiliyor? Kasaplarda satılan etler de neyin nesi? Bunların zoru hayvanları korumak filan değil, ibadet olan kurbanı hayatımızdan silmektir। Üstelik hayvan haklarını savunan(!) bu kişiler astragan kürk giymekten de geri durmazlar. Giydikleri kürklerin bir hayvanın öldürülmesiyle elde edildiğini görmezlikten gelirler. Bütün bunlar birer çifte standart ve çelişki değil de nedir?

Hiç yorum yok: