19 Eylül 2008 Cuma

Resulullah'ın Ramazanları

M.NİHAT MALKOÇ

Gönül göklerimizin parlayan yıldızı ramazan, içimizi aydınlatarak yürek mahzenlerimizdeki karanlıkları kovdu. Evlerimizi huzurla dolduran ramazan, kuruyan gönül ırmaklarını taşırdı; sükût eden yürek tellerimizi titretti. Nadasa bıraktığımız salâvatlar şimdi içimizde yankı buluyor. İnananların payına düşüyor günde beş vakit ezan… Çoraklaşan gönüllerimiz bir damla ab-ı hayat hükmündeki tevhid ve tehlillerle can bulur.

Ramazan, Müslümanlara en büyük müjdedir aslında. Bilindiği gibi mübarek ramazan hicretin ikinci yılında farz kılınmıştı. Kâinatın güneşi Efendimiz çok sevdiği ashabıyla ancak dokuz yıl oruç tutabilmişti. Bu ramazanlar rahmanî duyguların yürek semalarımızı çepeçevre sardığı vakitlere kapı aralardı. Asrı Saadet döneminde ramazan yaklaşınca hayat da ona göre yeniden tanzim edilirdi. Herkes iç dünyasını tövbelerle temizler, ruhların dirilişine zemin hazırlardı. Resululllah Efendimiz ramazanın yaklaşmasıyla beraber Müslümanları toplar, bu ayın ehemmiyetine dair vaaz ve nasihatlerde bulunurdu. Zaten bu devrin altın kalpli ümmeti aylar öncesinden bu ayın heyecanını duymaya başlardı. Hayat bir anlamda yenilenirdi.

Bir başkaydı asr-ı saadetteki ramazanlar… Çünkü insanlar bugünkü gibi gaflet denizlerinde kulaç atmazdı o zamanlar... Haramlardan şiddetle kaçınırlar, şüpheli şeylerden de uzak dururlardı. Onların hayatı düz bir çizgide, rahmanî dairede sürüp giderdi. Bu kutlu zamanda yaşayanlar Resullerine kayıtsız şartsız bağlıydılar. O’nun için canlarını feda etmeyi göze alabilirlerdi. Onlar büyük küçük demeden ailece ramazan ikliminde soluklanırlardı.

Ramazanlar şüphe yok ki müminlerin ibadet şevkini ve heyecanını artıran müstesna zaman dilimleridir. Yalnızlığın hançeriyle yaralanan mabetlerin yüzü bu ayda güler. Öte yandan Hz. Muhammed(sav) ramazana büyük ehemmiyet gösterir, onu hürmetle karşılar, hüzünle uğurlardı. Ümmetinin bu kıymetli vakitleri ganimet bilmesi için onları uyandırırdı. O’nun şu sözleri ramazana verdiği değere işarettir: “Ey insanlar! Büyük ve mübarek bir ay sizi gölgeledi. Öyle bir ay ki, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi o aydadır. Yine öyle bir ay ki, Allah (Celle Celaluhû) gündüzlerinde oruç tut­mayı farz kıldı, gecelerinde teravih namazı kılmayı nafile kıldı. Kim bu ayda hayırlı bir işle Allah’a yaklaşırsa başka aylarda bir farz eda etmiş gibi olur. Kim bu ayda farz olan bir ibadeti yerine getirirse başka zamanda yetmiş farz yerine getirmiş gibi sayılır. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın karşılığı cennettir.”

Sayılı günler olan ramazan; sevapların katlandığı, günahların miktarınca yazıldığı nurlu zamandır. Ramazanın rahmet ve bereket ikliminden nasiplenememek ne büyük bir bedbahtlıktır. Bu ayda sağanak halinde yağan rahmet ve bereket yağmurları, çölleşen yürekleri yeşertir. Ramazan ayının başladığı bir günde Resulullah şöyle buyurmuştu: “İşte bereket ayı Ramazan geldi. Artık Allah’ın rahmeti sizi kuşatır. O ay yeryüzüne bol bol rahmet iner. Günahlar affedilir. Dualar kabul olunur. Allah sizin iyilik ve ibadette yarışmanıza bakar da, bununla meleklerine karşı sizinle iftihar eder. Öyle ise, kulluğunuzla kendinizi Allah’a sevdirin. Asıl bedbaht olan da, bu ayda Allah’ın rahmetinden nasibini alamayandır.”

Ramazanın bütün özellikleriyle yaşatılması Müslüman olarak en büyük arzumuzdur. Sadece aç kalmak ramazanı ihya etmek için yeterli değildir. Oruç diyet olarak görülmemelidir. Oruç Hakk’a yakın olmaktır. Bu günlerin heyecanını bütün hücrelerimizde hissetmeliyiz. Kimi insanların sahura kalkmadığına şahit oluyoruz. Onlar uykularına kıyamıyorlar. Oysa sahur bu ayın şiarlarındandır. Resulullah: “Sahur yemeğini yemek berekete sebeptir. Sizden biriniz bir yudum su içmekle de olsa sahuru terk etmesin. Çünkü sahura kalkıp yiyip içene Allah rahmet etmekte, melekler de istiğfarda bulunmak­tadır.” diyor.

Resulullah Efendimizin ramazanları dopdolu geçerdi. O, ramazanın sadece gündüzünde değil, gecesinde de hep ibadetle meşgul olurdu. Nefsiyle hesaplaşan Efendimiz, ramazanın son kısmında da itikâfa girerdi. O’nun ramazanları ibadet ve kulluk açısından bereketliydi. Bizler O’nun ümmetinden olduğumuz için bu hususta da onu rehber edinmeliyiz.

Hiç yorum yok: