4 Nisan 2008 Cuma

Kitap Kafeler ve Bilgi Sarayları

M.NİHAT MALKOÇ

Batı toplumları bilimin önderliğinde bugünlere geldiler. Bilim aklı kılavuz edinerek aydınlık yarınlara giden yolun habercisi oldu. Osmanlı devletinin altı yüz sene boyunca ayakta kalması ilme verilen önemle açıklanabilir. Okumak ayakta durmanın, var olmanın ve insan olmanın olmazsa olmazlarındandır. Demek ki bizi yücelten, altından bir merdivendir kitaplar. Onun basamakları ancak okumakla çıkılır. Her kitap bir basamak sayılır.

Günümüzde okuma hususunda ciddi eksikliklerimiz vardır. İnsanlarımız okuyup yeni duygular, düşünceler ve dünyalar keşfetmeyi cazip bulmuyorlar. Basmakalıp, emanet düşüncelerle durumu kurtarma peşine düşenler, okuma zahmetine katlanmıyorlar. Kahvehaneler dolup taşarken kütüphaneler sessizliğe gömülmüş bir manzara arz ediyorlar.

Geçmişte Eğitim Bir Sen’in yaptığı bir araştırmaya göre ülkemizde 400 binin üzerinde kahvehane var. Buna karşılık mevcut kütüphane sayısı sadece 1435’tir. Bu rakamlara göre 65 bin kişiye bir kütüphane düşerken, 95 kişiye bir kahvehane düşüyor. Türkiye’deki okul sayısı bile kahvehane sayısından daha azdır. 16 milyon öğrencinin eğitim gördüğü okul sayısı 53 bin düzeyindedir. Yine 400 bin kahvehaneye karşılık 400 sinema salonumuz var. Nüfusu bize yakın olan Almanya’da kütüphane sayısı ise 11 bin 332, ABD’de ise 118 bin civarındadır. Aslında bu rakamlar bile her şeyi bir bütün olarak özetlemektedir. Böyle olduğu içindir ki ABD ve Almanya bilimde ve gelişmişlikte almış başını gidiyor, biz ise hâlâ sürünüyoruz.

Günümüzde her mahallede birkaç kahvehane bulunmaktadır. Oysa eskiden kıraathaneler vardı ülkemizde. Bilindiği gibi “kıraat” okumak demektir. “Hane” de ev demek olduğuna göre “kıraathane” okuma evi olarak ifade edilebilir. Çok eskiden buralarda derin sohbetler yapılır, kitap okunur, çeşitli konular mütalaa edilir, çay ve kahve eşliğinde hoş vakitler geçirilirdi. Yani bu mekânlar yaygın eğitim kurumları gibi faaliyet gösterirlerdi. Halkın sosyal ilişkileri bu yerlerde iyice yoğunlaşırdı. Son yıllarda isim olarak kıraathane yazan tabelalar görsek de bu adla anılan yerlerde kitap okunmuyor. Kitaplar çoktan terk etti bu kasvetli yerleri. Artık insanlar buralarda sabahtan akşama kadar zaman öldürüyorlar.

Günümüzde tabelalardan da çekilen kıraathaneler, tarihin derinliğinde bir bir kaybolup gittiler. Kıraathaneler zaman içinde kahvehanelere dönüştü. Bu değişimle birlikte kitaplar da, dergiler de çekildi bu mekânlardan. Oyun masaları, sigara dumanları, alelade sohbetler bu mekânların belirgin özellikleri oluverdi. Aydın insanlar, sigara dumanları arasında boğulmak istemeyenler böyle yerlere uğramıyorlar. Onlara da gidecek yerler lazım. Son yıllarda kitap kafe adıyla okuma ve dinlenme mekânları oluşturulmaya başlandı. Başta İstanbul olmak üzere Ankara ve Konya gibi şehirlerde böyle yerler bulmak mümkündür. Buralarda onlarca dergi ve kitap okuyucuların beğenisine, ilgisine ve hizmetine sunuluyor.

Aydın insanların veya aydınlanmak isteyen kişilerin sabahtan akşama kadar oyun ve dedikodu ortamında kendilerini huzurlu hissetmesi mümkün değildir. Münevver insanlar ruhlarını okumakla, ilmî, edebî ve felsefî sohbetlerle doyururlar. Son zamanlarda sayıları artan kitap kafeler bu boşluğu dolduruyor. Okumayı seven kişiler çayını, kahvesini yudumlarken gazetesini, dergisini ve kitabını da okuyabiliyorlar. Buralara gelenler genellikle belli bir kültürün üzerindeki insanlar oluyor. Onlarla dostluk kurmak, kültürel sohbetler etmek zamanın içini faydalı bir şekilde doldurmamızı sağlıyorlar. Aslında böyle yerler bir ihtiyaçtan doğdu. Mevcut kütüphanelerin insanların istek ve ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenmemesi, müreffeh bilgi saraylarına dönüştürülememesi bu yeni yerlerin açılmasına zemin hazırladı.

Trabzon’da da bu tarz yerler açılmaya başlandı। Ra Kitabevi tarafından açılan üç katlı Fanzin Kitap Kafe bu konuda öncülük etti. Fanzin tarihî mekân görünümünde bir yer olarak dikkat çekiyor. Şimdilik en büyük eksiklikleri kültür sanat adamlarını buraya çekip seviyeli bir kültür-sanat ortamı sağlayamamak… Zamanla bunun da sağlanacağına inanıyorum. Son olarak bu yerlerin ‘kitap kafe’ değil, ‘okuma evi’ olarak adlandırılmasını istiyorum.

Hiç yorum yok: