3 Nisan 2008 Perşembe

Her Şair Yaşadığı Çağın Sesidir

M.NİHAT MALKOÇ

Bizde şairlik bir heves ve merakla başlasa da aslında şairlik ciddi bir iştir. Şair yaşadığı çağın sesidir. Zamanı geleceğe taşıyan ve onu kelimelerle resmedip ölümsüzleştiren şairler, yaşadığı çağın hissiyatını sonraki çağlara aktarırlar. Bir anlamda çağlar arasında sağlam köprü olurlar. Bu söz köprüsü gelecek nesillerin düşünce dünyasını besler.

Şairlerin ferdi duyarlılığının yanında, toplumsal vazifeleri ve sorumlulukları da vardır. Bazı şairler, şiire dair duygu ve düşüncelerini poetikalarla ifade ederler. Edebiyatımızda poetikası olan şairler arasında Necip Fazıl Kısakürek’i, Orhan Veli Kanık’ı, Ahmet Haşim’i sayabiliriz. Bunlar arasında Necip Fazıl’ın poetikası en geniş ve en dikkate değer olanıdır. Bu isimler şiiri ciddiye almış, bir anlamda kendi şiir kuramlarını geliştirmişlerdir. Öyle hareket ettikleri için de şiirin zirvesindeki yerlerini almışlardır. Bu, şair sorumluluğunun mükâfatıdır.

Şairler, yaşadığı toplumun aydınları arasında önemli bir yer teşkil ederler. İster halk, ister divan, isterse günümüz modern şairi olsun; bütün gerçek şairleri aydın sınıfından sayabiliriz. Onlar toplum yaşantısını kelimelerle resmederler. İster modern, isterse geleneksel kaynaklardan beslensin; şair toplumun aynasıdır. Toplumdaki hâkim duygular şairin şiirlerinde bir şekilde kendine yer bulur. Ülkemizde şiirle ilgilenenler hem Doğu, hem de Batı kaynaklarından beslenmişlerdir. Şairi içinden çıktığı toplumdan ve tarihten ayrı düşünemeyiz.

Şairler hep aynı noktada kalamazlar, kalmamalıdırlar. Şair, toplumsal kimliğini korusa da duygu ve düşüncelerini hangi doğrultuda gidiyorsa oradan besler; üstüne daima bir şeyler koyar. Toplumda yaşananlara ayna olan şair, sorumluluk bilincini daima korur, hassasiyetini diri tutar. Topluma sırtını çeviren şair, zamanla duygusal yozlaşmaya kapı aralar.

Şiiri ciddiye almayan kişilerin ciddi şair olması, şiir severler tarafından ciddiye alınması beklenemez. Çünkü şiir ciddi bir iştir aslında. Şiiri sadece ilham olarak görenlerin bu alanda ilerleme şansı yoktur. Zira onlar ilhamın gelmesini beklerken, başkaları şiir üzerinde çalışıp kafa yorarak daima ilerlerler. Şiirde ilham olsa da aslolan emektir. En büyük şairler ilhamla değil, çalışmayla, gayretle, dikkatli gözlemlerle o noktalara gelmişlerdir.

Günümüzde şiir okuyucusundan daha fazla şiir yazıcısı var. ‘Şair var’ demiyorum dikkat ederseniz. Çünkü şiire geçici heveslerle başlayanların kabiliyetleri ve gayretleri yoksa hep aynı şeyleri tekrar eder dururlar. Böyle bir şiir yazıcısının okuyucusu sadık olmaz. Okuyucu daima yeni ve özgün şeyler ister ve bekler, siz ona beklediklerini sunamazsanız sizi kısa zamanda terk eder. Kötü şairlerin, şiiri sıradanlaştırması ve geriye götürmesi bu türün gönüllerdeki tahtını tehlikeye sokuyor. Bu sorumsuzluk şiirin gülen yüzünü solduruyor. Aslında buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Herkes öncelikle ve özellikle bildiği işi yapmalıdır.

Yaşadığımız dünya aslında şiir tadındadır. Dünyayı yaşanmaz kılanlar; sevgi, saygı ve hoşgörüyü kin ve nefret duygularına boğduranlar; şiire olan inancı ve ilgiyi yok ettiler. Medyanın güdümündeki dünyamızda sıradan hayatlar ve magazin ayrıntıları, beyinleri çöplüğe döndürüyor. Lüzumsuz malumatlar duygusal derinliğimizi doldurup sığlaştırıyor.

Yaşadığı çağın sesi olan şair, toplumdan soyutlayamaz kendini. Toplum onun için en büyük ilgi alanıdır. Gözlemleri ve örneklemeleri yaşadığı cemiyeti yansıtır. Onlara ayna tutar, kendisini fildişi kuleye hapsedemez. Ancak böylelikle ilgi bekleyebilir insanlardan. Satır aralarında kendi hayatından izler bulamayan okuyucu sizden hızla uzaklaşır. Şiiri ferdiyetçi bir kalıba sokanların geniş kitlelerden ilgi ve beğeni beklemeye de hakları fazla olmasa gerek.

Şairlerin yerel ve evrensel yönleri vardır. İyi şair ne yerelliği, ne de evrensel hissiyatı ihmal eder. Yerelden evrensel olana uzanır. Böylece bütün zamanı kuşatır. İnsanın iç dünyasında inançların yeri ve önemi çok büyüktür. Şair, yaşadığı toplumun inançlarını da göz ardı edemez. Şair yaşadığı toplumla iç içe ve barışık olursa şiirleri geniş kitlelere hitap eder, önyargılar bertaraf edilir. Şair dediğin şiir geleneğine vakıf olur, toplumun hassasiyetlerine riayet ederek şiir ağını örer. Ancak böylelikle adını ve hissiyatını ebedileştirir.

Hiç yorum yok: