30 Kasım 2007 Cuma

Bir On Kasım Sabahı

M.NİHAT MALKOÇ

Türk milleti nice büyük şahsiyetler bahşetti dünya tarihine. Yakın tarihimizin abide şahsiyetlerinin başında hiç şüphesiz ki Atatürk gelmektedir. Bir milleti uçurumun eşiğinden kurtararak, ona apaydınlık bir yol çizen bu mümtaz insan, pek çok sömürge ulusa da yürek vermiştir. Atatürk’ün milli bir kahraman olduğunu içte ve dışta kabul etmeyen yoktur. Bunun aksini düşünmek, güneşin varlığını inkâr etmek kadar manasız olur.

Liderler pek çok özellik sahibi olmak mecburiyetindedirler. Atatürk, yiğit bir asker, dahi bir kumandan, gerçekçi bir devlet adamı ve ileri görüşlü bir inkılâpçıydı. O çok şöhretli bir insan olmasına rağmen hiçbir zaman kibir ve gurur hastalığına kapılmamıştır. Daima halktan bir insan olarak yaşardı. Nefes aldığı müddetçe Türk olmaktan gurur ve şeref duydu. Onun içindir ki: “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözünü söylemiştir. O, yaptığı icraatları şahsına mal etmedi; milletiyle paylaştı. Mütevazılığın bir gereği olarak kendisinde bir harikuladelik görmüyordu. Kendisini halktan bir kişi olarak sayıyordu. Ölümden korkmadığı için her türlü tehlikeye korkusuzca atılabiliyordu. Her zaman ordunun başında yer almıştı. İçinde besleyip büyüttüğü tutku derecesindeki vatan sevgisi, onun gücüne güç katıyordu.

Atatürk, milleti için doğru bildiklerini gerçekleştirmede hiç tereddüt etmedi. Neyi nerede yapacağını çok iyi biliyordu. Yani zamanlaması fevkalâdeydi. Doğru zamanda doğru işler yapmak prensiplerinin başında geliyordu. Barış ve sükûnetten yanaydı. Ortalığı karıştırmaktan özenle sakınırdı. Doğru zamanda doğru işler yapardı. Onun inkılâplarının toplum tarafından kısa zamanda benimsenmesi, bu özelliğinin delili olsa gerek. “Hasta adam” olarak nitelendirilen bir milleti ayağa kaldırarak şahlandıran Atatürk, kendi deyimiyle az zamanda çok ve zor işler yapmıştır. Dünyanın egemen güçleri tarafından ezilmiş, dışlanmış ve horlanmış olan Türk milleti, Atatürk sayesinde geçmişteki itibarına kavuşmuştur. Atatürk en kötü şartlarda bile başarılı olunabileceğini bizzat icraatlarıyla ispatlamıştır.

Liderlik zorluklarla savaşmaktır. Atatürk her haliyle, bir liderde bulunması gereken meziyetlerin tümüne sahipti. Onun liderlikteki üstün başarısı, doğuştan gelen özellikleriyle birlikte, çok çalışmasının ürünüydü. Meşverete çok önem verirdi. Çok emin olduğu konularda bile çevresindekilerin düşüncesini sorardı. Fakat doğru bildiğini de tüm karşı çıkmalara rağmen gerçekleştirmekten çekinmezdi. O, doğrunun tekliğine inanırdı. Lakin doğruya giden yollar çoktu. Mühim olan en kestirme yoldan gitmekti. En az emekle en yüksek verimi almak en doğru seçenektir. O, daima bunu tatbik etmiştir. Kemal Paşa, öze önem verirdi. Dış görünüşle ve kabukla ilgilenmezdi. İlke ve inkılâplarıyla, kurmuş olduğu genç ve dinamik Türkiye Cumhuriyeti’ne ruh ve heyecan vermiştir. Milletimiz artık aşağılık kompleksinden kurtulmuştu. Onun masmavi ve emin bakışlarıyla, ümitleri ve hayalleri kırılmış olan halkımıza özgüven gelmişti. Yıllarca itilip kakılan Türk insanı, kendisine itibarını iade eden Ata’sına şükran borçluydu. Bu borcunu onun ilke ve inkılâplarına sımsıkı sarılmakla ödemektedir. Bu millet, vatan sevgisini ondan aldığı şerefli bir miras olarak görmektedir.

1938 yılının bir 10 Kasım sabahı, onu Türk milletinin içinden maddeden söküp aldı. Onun aramızdan ayrılması, ilke ve inkılâplarının rafa kaldırılması anlamına gelmiyordu. Hatta ölümüyle beraber kendisine duyulan sevgi daha çok arttı. Çünkü biz maalesef büyük işler yapmış, önder olmuş insanlarımızın değerini hayattayken bilemiyoruz. Kaybettiklerimiz değerleniyor. On Kasımlarda yas tutmak ona duyulan sevginin ölçüsü değil. Sevginin belirtisi ağlamak, yas tutmak olmamalı!... Sevgi sahiplenmektir biraz da. Atatürk’ü ne kadar yaşıyorsanız o kadar seviyorsunuz demektir. Atatürk’ü sevmek kuru lafla olmuyor. Onu sevenler, bu milletin değerlerini de sevmek durumundadırlar. Çünkü Atatürk o değerler içerisinde doğdu, büyüdü ve yüceldi. Yirmi birinci yüzyıla girdiğimiz bu devirde Atatürkçülüğün neresindeyiz? Bu hususta kendi iç dünyamızda bir muhasebe yapmalıyız. Büyük Türk’ü, Atatürk’ü ölümünün 69.yılında rahmet ve minnetle anıyorum.

Hiç yorum yok: