28 Mart 2008 Cuma

Bir Piyasa Komedisi: Recep İvedik

M.NİHAT MALKOÇ

Son zamanlarda adından sıkça söz ettiren bir sinema filmi gösteriliyor. “Recep İvedik” adıyla gösterime giren bu film herkeste büyük merak uyandırdığı için küçük büyük, kadın erkek, yaşlı genç hemen herkes tarafından seyrediliyor. Filmi seyretmeyenler aşağılık kompleksine giriyor nerdeyse. Seyredenler seyretmeyenlere anlatıyor. Kimileri “iyi ki seyrettim, güneş yüzü görmemiş yepyeni küfürler kattım küfür dağarcığıma” derken, kimileri de “paramla onca küfre şahit oldum” diyor. Çok seyredilen ve çok konuşulan bu filmin başrol oyuncusu, “Recep İvedik” karakterini canlandıran Şahan Gökbakar… Filmin yönetmeni de kardeşi Togan Gökbakar… Filmde rol alan diğer oyuncular şunlar: Hakan Bilgin, Fatma Toptaş, Tuluğ Çizgen, Nedim Doğan, Vural Buldu, Hakan Akın, İsmail Hakkı, Volkan Can… Şahan Gökbakar, bu filmin senaryosunun önemli bir kısmını da kendisi yazmış. Şahan’ı daha evvel televizyonlarda yaptığı komedi tarzı tiplemelerle tanıyorduk. Fakat bu son filmle şöhretine şöhret katarak, basamakları üçer beşer çıkmaya başladı. Bunu hak etti mi? Bu ayrı bir konu tabiî ki… Komedi türündeki bu filmde yaşananları kısaca şöyle özetleyebiliriz:

“Adamın biri yolda cüzdanını düşürür, sokaklarda yaşayan başka bir adam tam cüzdanı kapıp kaçacakken Recep İvedik onunla mücadeleye girer. Sonunda sahibine teslim etmek üzere, evsiz adamın elinden cüzdanı almayı başaran Recep İvedik, kafasını çevirdiği anda cüzdan sahibinin çoktan gittiğini fark eder. Akşam evinde televizyon seyreden Recep İvedik, cüzdanın Antalyalı çok önemli bir iş adamına ait olduğunu öğrenince arabasına atlar ve güneye doğru yola koyulur. Yol boyunca birbirinden komik sürprizlerle karşılaşan Recep İvedik en sonunda Antalya’ya varmayı başarır ve cüzdanı turizmci Muhsin Bey’e teslim eder. İş adamının ısrarlarına rağmen Recep İvedik ne para almayı kabul eder, ne de otelde kalmayı... Fakat tam otelden ayrılacakken çocukluk aşkı Sibel’in bir tur otobüsünden indiğini fark eder. Artık Recep’in tek bir amacı vardır; kendisini tanımayan, hatta hatırlamayan Sibel’e kendini beğendirmek... Recep İvedik’in asıl tatil macerası bundan sonra başlayacaktır.”

Düzeyli espri yapmak keskin zekâların işidir. İnsanları ağlatmak kolay olsa da, güldürmek fevkalade zordur. Son zamanlarda insanların akın akın gittiği sinemalarda karşılaştıkları Recep İvedik tiplemesi doğrusu çok yapmacık duruyor. Türk toplumunu yansıtan bir tip değil bu. Çok abartılmış bu karakter, bizim mizah anlayışımızı da yansıtmıyor. Çünkü filmdeki espriler çok zorlama ve abartılı. Kısacası keskin zekâ ürünü olmayan, piyasa tipi, ucuz espriler bunlar… Çoğu belden aşağı komikliklerden öteye gidemiyor. Küfürler havada uçuşuyor. İnsanların cinsel içerikli esprilere ve küfürlere niçin bu kadar çok güldüğünü anlamakta doğrusu zorlanıyorum. Bu filmde Şahan Gökbakar aşırı kilosuyla ve özel olarak oluşturulmuş kıllı vücuduyla seyirciyi zayıf noktalarından yakalamaya çalışıyor.

Şahan Gökbakar’ın başrol oynadığı bu filmde sinemamıza getirilen bir yenilik ve açılım yok. Nerden bakarsanız bakın ticarî kaygılarla çekildiği belli oluyor. Gerçi bütün filmler bir noktaya kadar ticarî amaçlar ve hedefler taşır. Fakat sonuçta sinemaya yeni değerler katarlar. Ben bu filmin komedi sinemasına ucuz ve bilindik esprilerden öte herhangi bir değer ve derinlik kazandırdığını düşünmüyorum. Bu filmler bir dönem seyredilir, gişe rekorları kırar ve kısa zamanda unutulur gider. Avrupa’da ve Amerika’da böyle filmler halk tarafından sahiplenilmez. Elin oğlu bizim gibi sığ düşünmüyor; her şeyde kalite arıyor.

Muhatap seyirci yaşı belirtilmiş olsa da “Recep İvedik” filmi daha çok çocuklar ve gençler tarafından seyredildi। Eğitimciler filmin gençlerin düşünce dünyasında tahribata yol açacağını belirttiler. Reklâmın kötüsü olmaz ya; bu durum, filme ilgiyi daha da arttırdı. Sonuçta bu film, gülmeye şartlanmış insanları güldürdü ama komedi sinemasına bir renk ve soluk getirmedi. Filmde mizah adına bol bol sululuk yapıldı. Buna sinema filmi demek yerine, uzun metrajlı bir televizyon skeci demek sanırım daha isabetli bir adlandırma olur. Türk insanı böyle vasat filmlere rağbet ediyorsa bu durumun sebebini oturup düşünmek gerekir.

Hiç yorum yok: