24 Ağustos 2008 Pazar

Pekin Olimpiyatları ve Türkiye'nin Ağlanacak Hâli

M.NİHAT MALKOÇ

Türkiye, yetmiş milyonu aşkın nüfusuyla ve coğrafî üstünlüğünün getirdiği nüfuzuyla tartışmasız büyük bir ülkedir. Fakat bu nüfus ve nüfuz üstünlüğümüzü Çin’in başkenti Pekin’de düzenlenen olimpiyatlarda gösteremedik. 08–24 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilen olimpiyatlarda birinci olarak ipi göğüsleyen Çin Halk Cumhuriyeti 51 altın, 21 gümüş, 28 bronz madalya kazanarak oyunlara ağırlığını koydu. Çin toplamda yüz madalyanın sahibi oldu. Dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin gerek ekonomide, gerekse sporda dünyada söz sahibi olmaya devam ediyor. Çin’in ardından ABD ikinci, Rusya üçüncü oldu. Onları İngiltere, Almanya, Avustralya, Güney Kore, Japonya, İtalya ve Fransa takip etti.

2008 Pekin Yaz Olimpiyatları, Türkiye için tam anlamıyla hezimetin başlangıcı oldu. Türkiye, Pekin Yaz Olimpiyatları’nda bir altın, dört gümüş, üç bronz olmak üzere toplam sekiz madalya kazanarak ancak 37. olabildi. Moğolistan, Yeni Zelanda, Kazakistan, Jamaika, Kenya, Belarus, Etiyopya, Küba, Tayland, K.Kore ve savaştaki Gürcistan bile bizden önde bitirdi olimpiyatları. Böyle rezalet görülmedi. Bu derece Türkiye’ye hiç yakışmıyor. Keşke olimpiyatlara katılmasaydık. Bu hezimeti bu kahraman milletin evlatlarına yakıştıramıyorum.

Devşirme sporcularla bundan fazlası beklenemezdi. Gerçi devşirme sporcu sadece Türkiye’de yok. Türkiye dışındaki pek çok ülkede de devşirme sporcu var. Üzücü olan şu ki devşirme sporcularımız yine bir şekilde başarılı oluyor da bizim sporcularımız bir türlü bekleneni veremiyorlar. Devşirmeler de olmasa sıfır çekecektik olimpiyatlarda. Zira atletizmde iki gümüş madalya kazanan Etiyopya’dan devşirilen Elvan Abeylegesse, güreşte tek altın madalyamızı kazandıran Çeçenistanlı Ramazan Şahin(Ramazan İbrayhanov)olmasa avucumuzu yalayacaktık. Fakat Türkiye sporda bu kadar küçük başarılarla avunmamalıdır.

Türkiye gibi genç nüfusa sahip bir ülkede böyle bir başarısızlığın olması akılla izah edilemez. Şunu dürüstçe söylemek gerekir ki Türkiye olimpiyatlara hazırlanarak gitmedi. İlk 10’daki ülkelere baktığımızda hepsinin sıkı bir hazırlık dönemi geçirdiğini görürüz. Ülkemizin olimpiyatlara tüm dallarda sadece 68 sporcuyla gitmesi hezimetin habercisiydi.

Bu olimpiyatlarda Rusya, Almanya ve Japonya gibi sporun önde gelen ülkeleri, Atina-2004’e göre düşüşler gösterdi. ABD, en büyük düş kırıklıklarını atletizmde ve yalnızca bir bronz madalya kazandığı boksta yaşadı. Ancak ABD’de, yüzücü Michael Phelps, sekiz altın madalya kazanıp, bir olimpiyatta en fazla madalya kazanan sporcu unvanına erişirken, ayrıca bu başarısını yedi dünya rekoruyla taçlandırarak tarihe geçti. Böyle büyük bir başarı olimpiyatların hafızalarda kalmasını da sağlayacak şüphesiz.... Bizde böyle büyük bir sporcu acaba ne zaman yetişecek? Bizim topraklarda niçin böyle değerler yetişmiyor? Bize ne oldu?

Türkiye’nin spordaki başarısızlıklarının sebebi hedefsizlik, plansızlık ve sistemsizliktir. İlk üç dereceyi elde eden Çin, ABD ve Rusya gibi ülkelerin spor stratejilerine baktığımızda bizden farklı olduklarını görürüz. Bir kere o ülkelerde spora çok küçük yaşlarda başlanıyor. Spor bir hobi olarak değil, esas iş olarak görülüyor. Spor okulları bu ülkelerde çok yaygın. Bunun yanında spor devlet tarafından teşvik ediliyor. Fakat spor politikacıların insafına ve tekeline bırakılmıyor. O ülkelerde sporu yönlendiren teşkilatlar özerk statülere sahiptir. Devlet memuru mantığıyla yürütülmüyor işler. Ya bizdeki durum nasıl?

Türkiye’de sporla ilgilenen kurumlar, gelen hükümetlerin politik bakış açılarıyla işleri yürütüyorlar. Türkiye’nin belli başlı ve uzun vadeli bir spor planlaması yok. Sporun okullaşma oranı çok aşağılarda, hatta yok gibi… Sporla ilgilenenler yeterli ve gerekli teşviki devletten ve ilgili kurumlardan göremiyorlar. Sporu yönetenlerin kaderi siyasetçilerin iki dudağı arasından çıkacak bir kelama bağlı… Durum böyle olunca böylesi hezimetler kader oluyor. Bu böyle gitmez. Türkiye bu hezimetlerin ezikliğini, yaşamak zorunda değildir.

Türkiye, spor alanında da diğer alanlarda da tez elden titreyip kendine dönmelidir. Büyük ülkeler büyük oynarlar. Türkiye için başarı en azından ilk 10’a girmektir.

Hiç yorum yok: