4 Nisan 2009 Cumartesi

"Gül Kokusunu Bu Çağa Taşıyalım"

M.NİHAT MALKOÇ

Nisan ayıyla birlikte Kutlu Doğum etkinlikleri de başladı. Trabzon’daki ilk etkinlik 04 Nisan 2009 Cumartesi günü Zorlu Grand Otel’de gerçekleştirildi. Trabzonlu İmam-Hatipliler Derneği(TİMDER) öncülüğünde gerçekleştirilen konferansta, özgün yorum ve tahlilleriyle tanıdığımız ve sevdiğimiz değerli ilahiyatçı-yazar Mustafa İslamoğlu, Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde Peygamberimizi ve dönemini anlattı. Çok büyük bir kalabalık vardı konferansta. Dinleyicilerin çoğu ayaktaydı. Bir o kadarı da dışarıda kalmıştı. Peygamber sevgisi dışarılara taşmıştı. Biz de yer bulup oturamadık, konferansı ayakta takip ettik. İyi bir hatip olan Mustafa İslamoğlu, Resulullah Efendimizi kendine has üslubuyla etkileyici bir şekilde anlattı. Hilal Televizyonu’ndaki programları ilgiyle takip edilen ve kitapları sevilerek okunan Mustafa İslamoğlu, Peygamberimizle ilgili özetle şu görüşlere yer verdi:

“Her yıl nisan ayında kâinatın efendisi olan Hz. Muhammed(sav)’i yâd ediyoruz. Bazıları buna ‘anmak’ diyor. Bence anmaktan evvel onu ‘anlamak’ gerekir. Zira onu anlamaya bugünkü insanların çok ihtiyacı vardır. O bizim için iyi bir modeldir.

Peygamberimiz Allah’ın insanlara gönderdiği ideal bir tiptir. Rabbimiz özene bezene bir model oluşturdu bizim için. O model Resulullah’tır. O, canlı Kur’an’dır. Hz. Aişe’ye onun ahlakı sorulduğunda: ‘Onun ahlakı Kur’an ahlakıydı’ buyurmuştur. Peygamberler insanın kendisini, kâinatı ve Allah’ı doğru anlamasını temin etmek için gönderilmiştir.

Allah Resulünü şüphe yok ki vahiy inşa etti. O, Suffe ehlini çok severdi. Resulullah, müşrikler 70 kişilik Suffe ehlini pusuya düşürüp şehit ettikleri zaman çok üzülmüş, günlerce gözyaşı dökmüştü... İslam’ı öyle bir yaşa ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin… Şeytanı şeytan eden hatasında ısrar etmesi, Âdem’i adam edense hatasında ısrar etmemesidir.

Peygamberler ömürlerini tebliğ yolunda harcamışlardır. O kadar çok mücadele etmişlerdir ki ‘bittim’ noktasına gelmişlerdir. Kulun bittiği yerde Allah’ın yardımı yetişir.

Müslümanlar karada gemi yapmaya talip insanlardır. Siz geminizi karada yapın, Rabbim denizi ayağınıza getirir. Karada gemi yapmaya talip olmak zor iştir. İslamî anlayıştan uzak insanlar repoya kâr derken Müslüman’ın zarar demesi karada gemi yapmaktır. Zekâta yaklaşmayanların, onu malın eksilmesi olarak görenlerin inadına, zekâtı malın bereketlenmesine vesile sayanların davranışı da karada gemi yapmaya güzel bir örnektir. 40’tan bir çıkınca 39 kalır diyenlere inat, ‘iman matematiğine’ dayanarak, 40’tan bir çıkınca 400 kalır diye inanmak, karada gemi yapmaktır. Allah bir şeyi istedi mi vermek için ister…

Sapık kavimler melek Peygamber istediler. Çünkü onlar insanlıklarını kaybettikleri için insandan peygamber olamayacağını düşünüyorlardı. Peygamberimiz her şeyden önce bir insandı. Onu öncelikle insan olarak görmek lazımdır. Allah isteseydi meleklerden peygamber gönderirdi bizlere. Fakat bizler insan olduğumuz için bu yükü kaldıramazdık. Günümüzde Peygamberimizi uçuran, onun insanî yönünü görmezden gelen dinî kesimler vardır.

Sünnet hayatın ta kendisidir. Bizim için asıl sünnet Resulullah’ın Peygamber olduğu için yapıp ettikleridir. Peygamberimizin mevcut durumlara göre davranışları vardır. Mesela o büyük insan, bir zamanlar mescitlerinin zemini kum olduğu için namazını ayakkabıyla kılmıştır. Zemin düzeltilince ayakkabılarını çıkararak öylece kılmıştır. Siz şimdi bunu ölçü alarak ‘ayakkabıyla namaz kılmak sünnettir’ deyip camilere ayakkabıyla girebilir misiniz?

Her şeyin bir bedeli vardır; sevginin de… Sadece bedeli ödenmiş sevgiler makbul sevgilerdir. ‘Resulullah’ı seviyorum’ demekle kalmayalım, sevgimizin bedelini ödeyelim.

Ebu Leheb öldü, Ebu Lehebler ölmedi. Muhammed(sav) öldü ama Muhammedilik ölmedi. Dostlar, gül kokusunu bu çağa taşıyalım. Zira gül kokusu kayboluyor. Oysa biz ‘gül medeniyeti’nin çocuklarıydık. Gerçek güllerin yerini plastik güllere bıraktık. Sevgiye gönül vermeyenler Yakupça bir burna sahip olamazlar. Gelin Gül-i Muhammedî’nin dibinin toprağı olalım. Gelin Resulullah’ın yüzünü ağartan bir ümmet olalım. Gül kokusunu çağa taşıyalım.”

Hiç yorum yok: